12 Şubat 2020 Çarşamba

GÜNEY DERGİSİ 83. SAYI, ŞİİR…

A.Karabağ imzalı “Kolber Û Mîrav” adlı şiir, derginin ilk manzum metni. Kürtçe bilmeyenler için bu şiirin Türkçe tercümesi de verilmiş: “Hudut Hamalı ve Suların Efendisi”. Sınır ticaretini tema edinmiş metin, sınır aşırılıklar yanı sıra, su aşırı olanları da içeriyor. Kaçak çay acısı eşliğinde okunabilir, Roboski hüznü hatırlanabilir. Türkçesi pek başarılı değil şiirin, Kürtçesini bilmem:
“Ey dağlı sularımızın gönlü engin efendisi,
kim bakar çocuklarımıza, kadın ve yaşlılarımıza
hudutlar, suyun gibi hayır ve bereket doğurmaz
Bu kaçakçılıkta kurşun yemek veya mayından başka,
çığa gömülmek ve azgın sulara kapılmak da var.” (s. 13)

Sınır boylarından dem vuran bir başka metin Beyza Okumuş’un “Şark’tan Gelmişim” başlıklı manzumesi. İzmir’de yazılmış şiir. Şark’tan nereye geldiğini bilmek açısından bu önemli. Şiirden bir bölüm:
“Ben Şark’tan gelmişim
Sınıra karşı sigara yakıp
Sek sek oynamışım mayın tarlalarında
Kar ve pekmezi katık edip
Helva karşımım gidenlerin ardından” (s. 63)

Kavgacı şairleri var Güney dergisinin. Şeyma Koç mesela. Sigara dumanı, kadın saçı, anılar, bulutlar, annenin uykuda örttüğü yorgan, bunlara benzer küçük sevinçler bir yanda dursun, polise yakalanmak, duvarlara yazı yazmak, gözetlenmek gibi “sıkı” işler de cirit atıyor şiirinde. Bu arada Şiir sanatının ihtiyaçlarına cevap verilmeye de çalışılmış elden geldiğince:
“Zaman zaman geniş gövdeli bir çam ağacı olurum
Bir sigara daha yakarım kendime yaslanıp” (s. 16)
Fakat Emin Ali’nin (İstiareli bir ad olsa gerek bu.) metni öyle değil. Kavgada aşırı gitmiş. Tek demediği şu kalmış: “Çarşı, her şeye karşı.” Hayır, memlekette olan biten bir şeyleri sevmezsin, neden olmasın; fakat şiir yazıp söyleyeceksen, şiir yazıp söyleyeceksin! “Karşıyım Ulan Karşıyım” başlıklı metin okura ne kazandırır?
Emir Bolat’ın “Dut Ağacı Lügatı” öyle değil ama. Sanatla fikir sentezlenmeye çalışılmış. Tökezlenen yerler yok değil. Ama yolda en azından şair. Şiirin yolunda. Yer yer kırdığı döktüğü oluyor, çamlar deviriyor, ama şiir için de nefes alıp veriyor:
“Öyle bir çocuktuk ki,
hayaletli köşkler yaratırdık
Mesih misali.
Alilerin evinde sabahladığımızda
Tanrı misafirini kovalardı köşkün sahibi;
Anası babası masallardaymış, hey ahali!” (s. 61)
Deniz A. Tüzün ile İkram Güneş’in manzum metinlerine değinmiyor, onları meraklı okurlara bırakıyorum.

Hiç yorum yok: