Neruda hatıralarında anlatır: Henüz genç bir şairdir. “Sıska ve yarı aç.”
“Kara giysili bir üniversite şairi”dir. Arkadaşlarıyla birlikte “muhabbet
tellalları”nın, “bıçaklı kabadayılar”ın bol olduğu bir “kabare”ye giderler.
Müziğin kesilmesi iki serserinin kavgasından ötürüdür. Manzara karşısında
cılız, çelimsiz şair dayanamaz ve düşünmeden, ortalığı darmadağın edenlere,
karşılık vermeye girişir.
Kabadayılar birbirlerini haklar ilkin. Galip gelen, şairi sıkıştırır
köşeye. Sonrasını Neruda’dan dinleyelim:
“...Ben de ona bir yumruk attım, ama herifi bir milimetre bile
kımıldatamadım yerinden. Taş bir duvar gibi.
Birden arkaya attı başını, vahşi hayvan gözlerinin rengi değişmişti.
-Şair Pablo Neruda'sınız değil mi?
-Ta kendisi!
Başını önüne eğdi ve şu cevabı verdi:
-Ne boynu devrilesice herifim ben! Deli gibi hayran olduğum şair karşımda
ama, aşağılık serserinin birisin sen diyor bana!
Ahlayıp oflayarak başını elleri arasına aldı. (...) Gülümseyen bir genç kız
fotoğrafı uzattı:
-Sizden ötürü hoşlanıyor benden, Don Pablito! Sizin mısralarınızdan ötürü.
Hepsini ezbere biliyorum.” (Neruda, Yaşadığımı İtiraf Ediyorum, Alan Yay., 3.
Bas., İst., 1983, s. 238)
Niçin aktardım bunları size? Belki
hatıralarını aktaran şairce bir miktar abartılmış olabilir bunlar, evet
ama, şiirin toplumdaki konumu, şairin
toplumsal pozisyonu hakkında konuşmak için bir malzeme olamaz mı anlatılanlar?
Pekâla olur.
Her taşın altına elini uzatan şair için sözümüz yok. Halkı için kanayan
damara dokunmayacağız. Yalnızlığını çoğaltıp, kalabalıklara birliktelik
muştuları gönderenlere sesimizi çıkaramayız. Kalbinin tıp tıplarını bütün
canlılar için kullanan bizden. Fakat, ey siz, oradakiler! Geçmişteki şaşaalı
güçlerinin çok uzağında, bugün ayak takımı kabilinden addedilebilecek bir
konumda bulunan şairler güruhu, yeniden bir seçkinlik için ne tür tasarıların
var? Ekonomiden, kara siyasetten,
futboldan, poptan... ne zaman alacaksın önceliği ve şiirin, toplumun iktidarına
yerleşecek?
Diyorsunuz ki, toplum şiirden uzaklaşıyor, uzaklaştırılıyor. Ya siz ne
yapıyorsunuz. Toplumdan uzaklaşmadığınızı iddia ediyor musunuz? Günlük hayatın,
uğraşların, koşuşturmaların, bitip tükenmeyen karşılıklı dalaşmaların yerini ne
zaman ferahlıklar, gül yüzler, tatlı cümbüşler alacak? İnsanca kenetlenmek ve
toplumla kanatlanmak için vakit var mı sanırsın?
İşte sizi şöhrete davet ediyorum. Hakikatin eşiğine çağırıyorum. İsminiz
yalnız yaldızlanmakla kalmayacak, sonsuz şükranlarla anılacaksınız.
Hayır, bırakın daracık mekânlarınızı, takımlarınızdan istifa edin, birbirinize
borç olarak verdiğiniz taltifnameleri yırtın, çapsız ve ufuksuz çukurlardan
çıkın. Kendinize yakıştırdığınız kasıntılık hallerini, kibir seanslarını
defedin. Suratınız paklansın.
Gökyüzü altında yaşayanlar,
ezilenler, mazlumlar, direnenler, mütevazı bir hayat sürenler, hepsi
sizi bekliyor.
(Şiirin İpek Sesi adlı kitabımdan.)
1 yorum:
Tebrikler Cevat bey.Şair toplum için olmalı.Şiir kasıntı aracı değildir
Yorum Gönder