20 Ocak 2020 Pazartesi

NATAMA, 17, ŞİİR

Uçları, uçurumları mekân edinen, oralarda cirit atıp tutan şairleri arar dururum. Kazara rastladığım olur.
Bazı dergiler şairlerin bu tür hamlelerine özellikle fırsat verirler. Yahut öyle bir zan, hüsn-i zan oluştururlar okurda. Aksi şahsen ispat edilinceye kadar en azından.
Natama ve şairleri bu bağlamların neresinde? Şöyle diyelim, belki daha doğrusunu söylemiş oluruz: Natama’da, talepkâr olduğumuz şiire delalet var mı?
Sözü şiirle bağlayalım:
Güven Turan’ın “Bozuk Sone”sinin ilk iki dizesi:
“Bu rüzgâr durursa bir gün
Umuda açtığın yelken de durur” (s. 9)
Devamında ne var diye meraklananlar olabilir. Ama bana bu ikisi yeter, diye cevap vereceğim.

Melih Özel Ubıh’ın “Gezer Dolaşırım Bilmem Nerdeyim” adlı metninde de şiirin koklandığı dizeler var. Mesela, ilk dize, Tanrı vergisi dedikleri: “bize ne kalır sorusunu tuttuk sana uzattık” (s. 13)
Necmi Zekâ’nın dört kısa manzum metni var dergide. İlk metnin dışındakilerde mim koyup tik attığım dizeler var. “Sabah Çevirme-Akşam Çevirme”de mesela: “kellelerimiz için konan ödülü
bize verecekler –kimseye değil” (s. 34)
“Hasılattan Sıfır Pay”dan: “sordum kitapçıya –ömr-i hazin belgeleri ne tarafta
güldü sakalıma” (s. 35)

Enis Akın’ın “Bu Odaya Bir Enis Gerek” adlı metninde şurayı çizdim: “Rica etsem şu kadehimi tutar mısınız biraz ben
Bir eşyaların yerini değiştirme mutluluğunda
Batan gemimden bağıracağım//
‘Onsuza kadar mutlu yaşadılar’ diye yazsın bizimkisi” (s. 51)

Coşkun Tugay Göksu’nun “Kısa Sürklase” adlı şiirinden de aktaracağım yerler var, lafı karartıp dikkat çektirdiği için hedefe yerleştirdiklerine:
“d vitamini eksik marquez romanlarında
oturup toprak yemiştim çiçekler dikmiştim
ko gitsindi ko saçlarıma nermiyle
raat
hazroğul!
dikkağıt!
bizler burada bir cinayete tanık oluyoruz
bizler burada küçük oğlumuza kanser
babamıza cennet ısmarlıyoruz
sizin dikkatsizliğinizin bedelini bizler
burada yaşayarak ödüyoruz” (s. 99)

Bu yazı ilk kez şu adreste yayımlanmıştır; tıklayınız.


Hiç yorum yok: