6 Ocak 2020 Pazartesi

ŞİİRİN ŞİDDETİ


Ş se­si­nin hay­ra­nı­yım. Şi­ir şid­det­tir. Ama şid­de­te kar­şı şid­det­tir. Ken­di­li­ğin­den de­ğil. Bir kar­şı ko­yu­cu ola­rak çı­kar şi­i­rin bu yö­nü. Ka­çı­nıl­maz de­re­ce­de ge­rek­li bir hal­dir o za­man şid­det. Kul­la­nıl­ma­ma­sı dü­şü­nü­le­mez.
Öy­le du­rum­lar­da  harf­ler dil­den dö­kü­lür­ken,  eğ­ri büğ­rü çı­kar. Fa­kat ha­fa­kan­la­ra ma­ruz ka­lan şa­i­rin ru­hu on­la­rı öy­le bir ka­lı­ba so­kar ki, son­ra, ba­kı­nız ne ol­muş; der­be­der, bey­hu­de, ser­keş bir ev­ren, ay­nı hi­za­da­dır, si­zi ça­ğı­rır.
Şi­ir şid­det­tir el­bet. Fa­kat ne­ye, ki­me kar­şı? Kar­şı­da­ki ne­dir, kim­dir? Asıl bu­na bak­ma­lı­dır.
Kir­li bir ka­ray­la su­ra­tı­nı çar­şı­ya sü­ren ve zor­la ken­di­si­ni müş­te­ri­ye sa­tan zor­ba, bi­zim düş­ma­nı­mız olup iş­tah­lı ağ­zın­dan alev­ler çı­kar­mak­ta, bi­zi ön­ce ya­kıp ka­vur­mak­ta, son­ra mah­ve­di­ci bir iş­tah­la işi­ne de­vam et­mek­te­dir.
Pa­ram­par­ça edi­len bir da­ğı­nık­lı­ğı da­mar­la­rı­mı­za şı­rın­ga eden ke­pa­ze­lik es­rar­ke­şi, ne­yi­miz var­sa eli­miz­den iç edi­yor, ça­lıp çır­pıp...
Sün­gü mü? Key­fi ke­ka! Nam­lu­su­nun ucun­da kim­ler yok ki? Gü­ney­den, do­ğu­dan, or­ta­dan dört bir kı­yı­dan...  Dört kö­şe!..
Kus­tur­du­ğu kan­la­ra, ye­di­ği ce­set­le­re ve o­luş­tur­du­ğu si­nik­lik haline ne de­me­li? Şu, umut­suz bir küt­le ha­lin­de ya­tıp du­ran ür­pe­riş­siz­lik­ler ka­la­ba­lı­ğı için sö­zü­müz?
Şid­det­ten na­sip­le­nen şi­ir, bü­tün bu hal­le­re kar­şı bir hır­pa­la­ma ey­le­mi­ne gir­me­li de­ğil mi?
Pe­ki, şi­i­ri­miz­le na­sıl çö­ze­riz  ruh­suz­lu­ğun şif­re­si­ni? Şen ve şak­rak mıs­ra­lar dök­tü­re­rek mi? Ola­bi­lir! Şı­rak şı­rak vu­ra­rak, bel­ki da­ha  çok şa­ma­rı!..
Şid­det bir güç gös­te­ri­si­dir. Güç gös­te­ri­si çe­şit­li ta­vır­lar­la ser­gi­le­ne­bi­lir. Şa­ir de, ay­nı imkanlara sa­hip­tir. Yer al­tın­dan yü­rü­ye­bi­le­ce­ği gi­bi, ani kal­kı­şım­lar­la po­zis­yon de­ği­şik­li­ğin­de de bu­lu­na­bi­lir. Önem­li olan, her ha­lü­kâr­da kar­şı koy­ma­sı ve­ya atak et­me­si­dir.
En fay­da­lı ola­ca­ğı şek­liy­le şa­ir, a­yar­la­ma­lı­dır şi­i­ri­ni. Şid­de­ti ge­ri plana bı­rak­ma­ma­lı­dır.   Böy­le­ce, her an, ken­di var­lı­ğı­nı his­set­ti­re­bil­me­li;  şa­ir-in­san­lı­ğı­nın bor­cu­nu öde­ye­bil­me­li­dir.
"şim­di evet şim­diy­se ha­yır / sus/ çıt / Hey­hat"
İçi­miz­de ve­ya dı­şı­mız­da, ama ya­şa­dı­ğı­mız zul­met­ler­den son­ra, şu ef­ten püf­ten dün­ya bir ya­na ar­tık. Şa­ir, sa­vaş ala­nı­mı­zın çok ge­niş ol­du­ğu­nu du­yu­lan çığ­lık­lar­la bir da­ha an­la­ma­dın mı?
Yü­rür­ken üze­ri­ne dü­şen bom­bay­la uya­nan Müs­lü­man, yu­var­lak bir las­ti­ğin pe­şin­den ko­şar­ken ölüm­le ta­nı­şan ço­cuk, si­per­de elekt­ro­ni­ğin ma­ka­sı­na ta­kı­lıp ka­lan sen de­ğil mi­sin, hey­hat?
Öz­deş­leş­me­nin de öte­sin­de, ta­ma­men, as­len, bun­la­rın ta ken­di­si, özü, mer­ke­zi ol­ma­dın, ola­ma­dın mı he­nüz?
Za­ri­foğ­lu bir şa­i­rin bı­rak­tı­ğı yer­den baş­la­ya­ca­ğız ma­a­le­sef. Tit­rek yü­rek­le­ri­miz­le sa­rıl­mak için sa­va­şa.
Ya­ni da­ha çok ka­lem oy­na­ta­ca­ğız. İşin ede­bi­ya­tı­nı da­ha faz­la yap­ma­mız ge­re­ki­yor. Anla­şı­lan,  mu­nis­lik saz­la­rı­nın te­ren­nü­mü­nü duy­ma­ma­mız şart. Ve şi­i­re koş­ma­mız... 
Şi­ir si­zi ça­ğı­rı­yor. Şi­ir si­zi şa­va­şa ça­ğı­rı­yor. Sa­va­şın  kı­za­ran şid­de­ti­ne da­vet edi­yor:
"Ar­ka­daş/Şimdi yalnız sa­vaş" di­yor şa­ir.  Gel.

Likâ Edebiyat, S. 4 (1 Ağustos 1998), s. 4.

Hiç yorum yok: