6 Ocak 2020 Pazartesi

MÜZİK YAZISI

uyuz, uyuşuk ve pinekleyen bir köpek mahmurluğu. böyle bir mahmurlukla yaşayan köpeği ne yaparsınız? kaale almazsınız!
uyumluluk ve bundan kaynaklanan tepkisizlik, hoşça görüşlülük halleri kasvetli coğrafyalar vücuda getirmeye başlayınca, duramıyor,  işte, yukarıdaki şiddetli teşhisle silkeliyorsunuz her şeyi...
diyorlar ki,  haritada vücuda getirilen bütün ürünlere saygı duyalım, edebiyatçı olalım, susuz ve sabunsuz bir taslak şeklinde hayatın tadını çıkaralım, işlevimiz yok bizim,  zaten her şey sıkmış bitirmiş benliğimizi, " ruh ve beden" ıstıraplar çamurunda, debelenip duruyoruz. bir de sesimizi mi yükseltelim?
evet, siz mıymıntı sözler ve munis tavırlarla, safran suratlı bunalım fabrikasyonu "şey"ler ürete durun, biz bağıracağız, çığlıklar atıp kederli ve sevinçli şenlikler kuracağız, çünkü biz şiirin haykırmaktan ve diklenmekten geçtiğini, devingenliğin şiirde birinci şart olduğunu iddia ediyoruz.
"pes!"  ve "ben varım!" diyen. tıkanan ve silip süpürerek ilerleyen. muhafaza eden ve devingen olan. mücadele burada,  bu takımlar arasında.
yaşını başını almış,  hatta iyici tasını tarağını toplamış olan ile dimdik ayakta olan.
pörsümüş,  cıvıtan, göçkün, müntehir orada. taptazeyiz biz, gepegenç, sevdalı yaşamaya ve aşka tutkun. burada.
hayatın  ve  şafağın rengini tutan. bizim şiirimiz bu. her harfimizde  kanayan yaraya basılan tuzun kırmızıya dönüşümü belirir. kelimelerimizi tutup yontun, içine girmeye cesaret edin, korkarım, korkacaksınız önce, ama girin, size lâyık dünya bizim kelimelerimizde.
mısraın şerefiyle şereflenenler. duygularınızın tayları kanatlansın. has cennetler bizim şiirimizle açılıyor önünüze. bu dünyanın cennetlerini reddedenler, gelin, "bir" olan cennete gidelim, "tek"likte eriyelim, gönensin göğüs kuşumuz,  uçsun, uçsun...
bu,  şiirin ayaklanış sesidir. özgürlük sesidir. evrensellik ile gerçekleşen bu yeni dikleniş, sokaklara çıkarıyor şiiri.
her çağda şiiri hapseden, şiir adına ahkâm kesen bilmişler taifesi nedense sessizliği ve görmezlikten gelmeyi seviyor. varolan sistemin çarkıyla iyi dönüyordu çünkü şimdiye kadar kuralları. ellerinde oynattıkları ve avunup avuttukları bir avuç seçkinler zümresi de aynı oyunla dans ediyordu.
işte, her şey karşımızda: ne için açılan okullar, meyhaneler, genelevler, holdingler, çok uluslu şirketler, mahkemeler ve dahi edebi oluşumlar  şimdiye kadar canımıza kara katranlar dökmek, ezmek, hiçlemek, yok etmek istedi bizi?!
şimdiyse, yokluktan yeni bir dirilişe kalkışan evrensel şiir,  olumlu oylumuyla sınırsızlığa koşuyor,  koşuyor.
geniş açılımlı bir müzik yapıyor.



Likâ Edebiyat, S. 3 (1 Temmuz 1998), s. 4.

Hiç yorum yok: