“Sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele
Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle”
(Edip Cansever-Yerçekimli Karanfil)
Şair Edip Cansever’in “elden ele” dolaştırdığı “Karanfil” metaforunun anlam
coğrafyasına paylaşımı, yardımlaşmayı, iyi iletişimler kurmayı, işbirliği
ağları oluşturmayı yerleştirebiliriz. Böylece, “sevda”nın anlam halkaları
büyür, genişler, evreni kuşatır…
“Ey insanlar! Hep birden barışa girin” evrensel hitabına dikkat kesilenler
kabul eder ki, bu mesajın kapsam alanını, insanlık âleminde iyi iletişimler
kurmak, işbirlikleri yapmak, paylaşımcı projeler geliştirmek, kısacası dünyayı
topyekûn daha bir yaşanılır kılmak oluşturur.
Medeniyet tarihimizde yer alan Suffe geleneği de, bahsettiğimiz paylaşım
ağlarının somut ilk örneklerinden birisi olarak kaydedilebilir. Bizzat Peygamberin
tedrisinden geçen insanlar, bilgi ve becerilerin başka coğrafyalarla paylaşımı
için yolculuklara çıkmışlar, insanlığa taze ve diri haberler ulaştırmışlardır.
Teknoloji sayesinde bugün bilgiyi, görgüyü, erdemi, iyiliği ve bunlarla
akraba nice sağaltıcı şeyi “elden ele” aktarabiliriz. Üstelik bütün bir evrene,
dünyanın dört bir yanına… Kuşkusuz, bilişim dünyasının evrensel ortamında
gerçekleşecek tanışıklıklar, fikir, bilgi ve donanım alışverişleri, yardımlaşma ve paylaşma projeleri ile…
Kabul edileceği üzere, paylaşım, yardımlaşma, dayanışma gibi tutumlar barış
ve kardeşliğin esasını oluştururlar.
“Hayırlı işlerde yarışma”nın açılımı içinde gördüğümüz bu edimler,
dünyanın bir barış ve huzur küresi olmasına zemin hazırlayacaktır.
Bu anlamda, geliştirilip uygulanacak sağlıklı bir ortam, bahsettiğimiz
değerleri bereketlendirme ve yayma platformu olarak motor güç olacaktır. .
İnternet teknolojisi, bireylere farklı kimlikleri rahatlıkla giyip
çıkartabilecekleri özgür bir ortam sunmuştur. Zamanla sanallaşan kimlik ve
kişilik, bu sayede yeniden inşa edilebilen bir yapı halini almıştır.
Teknolojinin gelişimi ve sosyal paylaşım ağlarının yükselişi ile bireyin kimlik
olguları ve sosyalleşme süreçleri farklı bağlamlar taşımaya başlamıştır. Sanal
ortamda kolektif pratiklerin parçası ve gönüllü üyesi olan birey, bu yeni inşa
sürecinde kendisini kalıplaşmış ilişkilerden ve hareketsiz kitleselleşmelerden
kurtarma imkânı yakalamıştır.
Erving Goffman’ın tiyatro sahnesine benzettiği sanal âlem, tasavvurunu
yaptığımız ortamla reel dünyaya dönüşme fırsatı yakalayacaktır. Bu ortam, sanal âlemin “maske”li gölge
kişilerinin yerine gerçeklik güneşine koşan sahici insanları yerleştirecektir.
Böylece sanal âlem, yeni bir inşa ve ihya ortamına dönüşme ihtimali
kazanacaktır. Sanal vitrinde başlayan romantik sevda ise sokağa, şehre, ülkeye
ve dünyaya yayılma fırsatı yakalayacaktır. İhtimaldir ki dünya bir barış
okyanusu olma şansı yakalayacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder