Şairlik için türlü tanımlar yapılır. Bunların sayım dökümünü burada
tekrarlamanın veya özet halinde aktarmanın gereği yok. Fakat şöyle bir yenilik yapsak ve yeni bir vasıfla
ansak onları, ne dersiniz?
Şiir gününün hakimliğini elde bulunduran veya bu uğurda boyuna sıvı bir
şeyler, mesela kan ve terler akıtan şairler, hepten ve toptan, reis biziz
azizim reis biziz! Daha da üstünü hatta. Eh, böyle şaşaa apoletli başkanlar ve başlar coğrafyasında avamlık iş
yapılır mı? Yapılmaz.
Kendi burun dikimiz üzre seyr ü sefer eyler, en büyük pasları, bir
ayağımızdan diğerine, yani yine kendimize yuvarlarız!
Çalım mı? Canım ciğerim, çalımın adı mı olur? Bini bir yerde. Bizde. Her
yerde o. Her an salvolarız onu. Ne şişkinliktir o, ne? Kabaran hindi
kanatlarımızla ne güzel bir enstantanedir öyle. Dayanılmaz bir boşluk, önü
alınamaz bir hoşluk hâlidir.
Yaşasın övüngen kafatası! Yuf olsun benden ötesine! Yıkılsın rakib! Büyük
kim? Kim olabilir ? Bütün "ben"ler!
* * *
Yahu çocuklar buralara niye geldim böyle? Hangi nâ-hoş manzara gülistan
göründü gözlerime?
Evet ahbabdan olan!
Ey ehl-i şuara!
Konuşunuz. Savununuz kendinizi. Şiirleriniz konuşsun önce, evet. Sonra şiir
gibi güzel diğer bütün ifade biçimleriniz aksın kağıtta ırmaklar gibi. Şiire
dair, şaire dair.
Birbirinize yardım ediniz. Eleştiriniz birbirinizi. Yapıcı bir birliktelik
oluşturunuz.
Yazılan, yayınlanan şiirlerden
beğendiklerinizi başkalarıyla paylaşınız. Beğenmediğiniz, eksik, güdük, tatsız
bulduklarınızı da eleştiriniz. Yapıcı bir birliktelik burada da geçerli,
dostluğu unutmayınız.
Gündem oluşturunuz gündem!
Şiirinizle olduğu kadar, dedim ya, diğer biçimlerinizle de. Varlığınızı
görelim. Yunus'sanız görelim sizi. Molla Kasım Efendi diye birisi yoktu. Olmadı
hiç. O bizatihi Yunus'un ta kendisiydi.
* * *
Derken efendim, bir yerlerden acaib ve gariban tondan bazı sesler
işitiyorum. Hayır! diye inliyor, başkalarını göremem ve dahi gösteremem!
Başkaları diye bir kavram da yoktur! Kimmiş o "başkaları" denen
zerzevat? Evet, başkaları var, ama onlar
benim kuzucuk çömezlerim, haşlamalarım,
cancağızlarım!
Ahlaktan söz ediyorum bu sese. Yücelikten, selamdan, huzurla çağıldayan
kardeş kahkahalarından, mavi, yeşil, pırlanta renklerden!
Ama o, yok diyordu. Yokluğunu seçiyordu.
Bense, varlığını paylaşanlara ve paylaşacak olanlara selamlar! diyorum.
LİKÂ Edebiyat Seçkisi, S. 2 (1 Mayıs 1998), s. 4. (Ali Işıklarlı imzasıyla)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder